Güney Kıbrıs’ın Skandal Tutumu: Kapı Dediler, Koridor İstediler!
Kıbrıs sorununun çözümü için Lefkoşa ve Ankara uzlaşmacı bir tutum sergilerken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) halklar arası etkileşimi artırarak çözüme katkı sunacak projelere uzak duruyor. Mart ayı ortasında, Cenevre’de 8 yıl önce İsviçre’nin Crans Montana şehrinde yapılan toplantıya benzer bir Kıbrıs konulu konferans planlanıyor. Ancak bu toplantı öncesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile GKRY arasında yaşanan gerginlikler dikkat çekiyor.
GKRY’nin, KKTC ile aralarında kolaylıkla kararlaştırılabilecek bir geçiş kapısına karşı çıkması krize dönüşmüş durumda. Önerilen kapı açma fikri dahi Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle zorluklarla karşılaşıyor. Mart toplantısı öncesi yaşanan bu gelişmeler, Rum kesiminin gerçek anlamda bir çözüme niyetli olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.
GKRY’nin geçmişte reddettiği “federasyon” modelini önermesine rağmen, bile bile işleri zora sokması, anlaşmanın sağlanması konusunda ciddi sorunlar yarattı. Rum tarafının, KKTC ile bir anlaşmaya varmak konusunda isteksiz olduğu açıkça görülüyor. Bu durum, GKRY’nin Kıbrıs konusuna genel bir yaklaşımı olduğunu gösteriyor ve çözüm sürecini olumsuz etkiliyor.
Geçen ekim ayında gerçekleşen New York ziyaretinde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile GKRY Lideri Nikos Hristodulidis’in yaptığı görüşmeler, yeni sınır kapıları açılması önerisiyle başlamıştı. Ancak Rum tarafının, güneyden güneye bir koridor talep etmesi, Türk tarafıyla aralarında ciddi bir anlaşmazlığa neden oldu. Rum tarafının askeri bölgeden bir transit geçiş talep etmesi, KKTC’nin önerilerine aykırı olması sebebiyle reddedildi.
Rum tarafının toplantıda sadece kapı açılması konusunu değil, başka teklifleri de masaya getirerek anlaşmazlığı derinleştirmesi, çözüm sürecini olumsuz etkiledi. GKRY’nin, herhangi bir konuda uzlaşmaz bir tutum sergilemesi, çözüm sürecinin ilerlemesini zorlaştırıyor ve Türk tarafıyla anlaşmaya varılmasını engelliyor.
Kıbrıs adasındaki geçiş kapıları, Kıbrıslı Türkler için önemli bir iletişim aracı olmasının yanı sıra GKRY için de bir rahatsızlık kaynağı. GKRY’nin, turistlerin ve vatandaşlarının kuzeye geçmesini istememesinin altında yatan sebepler, ekonomik ve siyasi kaygılara dayanıyor. Ancak KKTC’ye geçişler, yaygın olan “işgal altında” algısını yıkmaya yardımcı oluyor ve ada genelinde halklar arası etkileşimi artırıyor.
Mart ayındaki Kıbrıs konferansının, önceki toplantılardan farklı bir yönde ilerleyeceği ve taraflar arasında çözüm için yeni adımların atılacağı belirtiliyor. Ancak, Rum tarafının tutumu, anlaşmaya varılmasını zorlaştırabilir ve çözüm sürecini engelleyebilir.
Bu gelişmeler, Kıbrıs sorununun karmaşıklığını ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkları açıkça gözler önüne seriyor. Gelecekteki adımların nasıl şekilleneceği ve çözüm için hangi stratejilerin izleneceği, yakından takip edilmesi gereken konular arasında yer alıyor. Güney Kıbrıs’ın tutumu, adadaki barış süreci açısından kritik bir öneme sahip ve bu konuda atılacak adımlar, adanın geleceğini belirleyebilir.